Kategoriler
EĞİTİM

2019 Yılbaşı Şiirleri(Kısa-Uzun)

2019 yılbaşı şiirleri arayan öğrencilerimiz için kısa-uzun yılbaşı şiirlerini derledik. Yeni yıl için birbirinden güzel şiirleri yazımızın devamında bulabilir ve ister ödevleriniz için isterseniz sosyal medyadan paylaşmak için kullanabilirsiniz. İşte 2019 yılı yılbaşı şiirleri…

En Güzel 2019 Yılbaşı Şiirleri

Kısa Yılbaşı Şiirleri 2019

Hoş geldin 2019

Bir yılı daha bitirdik
Girdik yeni yıllara
Hoş geldin 2019
Neşe getirdin bizlere

Yeni Yıl

İşte geldi yeni bir yıl
Kutlu olsun herkese
Herkes yeni yılı sever
Sevinirler o günde

Yılbaşı Gecesi

Yine bir yılbaşı gecesi bugün
Bir yılı daha devirdim sensiz
Tam yedi yıl olacak
Saatler on ikiyi gösterdiği zaman

Yeni Yıllara

Bugün geçmiş ne fark eder
Yarın olacak ne de olsa
Umutlar kırılmış neye değer
Bugünlerde gelecek nasıl olsa

Kırılmış kalpler yok olmuş
Ben buradan göçeli yıllar olmuş
Görecek miyim bu günleri
Düşünemiyorum her şey el olmuş
İsmail Özdemir

Hoş Geldin Yeni Yıl

Yeni yıl geldi işte
Bize neşe getirdi
Geçmiş kaldı geçmişte
Bize umut getirdi

Hoş geldin yeni yıl
Herkes seni bekledi
Neşem sevincim yerinde
Bir yıl daha bitti

Yılbaşı

Bir yaş daha büyüdük
Girdik yeni yıllara
On iki ay yürüdük
Vardık yeni yıllara

Koca bir yıl devrildi
Takvim başa çevrildi
Hoş geldi,sefa getirdi
Erdik yeni yıla
Yarınlara

Uzun Yılbaşı Şiirleri 2019

Yeni Yıl

Ocak ayı gelince
Doyum olmaz sevince
Çünkü yılbaşı gelir
Herkes sevinir eğlenir

Bütün eş, dost, akraba
Gelirler bir araya
Küçükler bir tarafta
Başlarlar tombalaya

Saat tik tak ilerler
Yeni yılı beklerler
Elektrikler söner
Herkes şaşkına döner

Aydınlanınca her yer
Artık yeni yıl girer
Herkes birbirini tebrik eder
Eski yıl böyle biter

Yeni Bir Yıl

Bir yıl daha eksilirken ömründen
Sarıl inancına, sarıl umuduna
Bir gün daha biterken aniden
Dinle yüreğini, kulak ver

Bir kez daha batarken güneş
Dinle güzelliklerini dünyanın
Bir yaş daha büyürken yeni yılla
Sev herkesi, etrafına renk ver

Bir kez daha yeniden başlarken
Ve geride bırakırken geçmişi
Zamanın akışına bir bak
Gülümse ve insanlara umut ver

Hoş Geldin 2019 Şiiri

Yeni yıl bize neşe,
Biraz da huzur getirsin
Geçmişin üzüntüsünü
Kalbimizden silsin

Hoş geldin 2019
Bize mutluluk mu getirdin
Kalbimizi ısıtıp
Sevgiye mi meylettin

Yeni yıl bize umut
Ve de coşku getirsin
Geçmişin hatasını
Yok saysın, sildirsin

Hoş geldin 2019
Bize sevinçle mi geldin
Kahkahalar sunup
Bizi çok eğlendirdin

İyi Seneler Şiiri

Seninle güzel anılarımız oldu
Biliyorum yenileri gelecek
Güzel zamanlarımız, neşeli günlerimiz
Biliyorum asla bitmeyecek

Seninle paylaşımlarımız oldu
Biliyorum ardı arkası kesilmeyecek
Sen benim değerli dostumsun
Yeni yıl bize güzelliklerle gelecek

Seninle birlikte mutlu olduk, hüzünlendik
Her duyguyu tattık ve hep birlikteydik
Kalplerimiz hiç ayrılmadı
Yeni yıl bizi çok sevecek

İyi seneler dostum, iyi seneler
Beni kalbinden atma asla
De ki benim öbür yarım beni özler
İyi seneler dostum, iyi seneler

Yılbaşı Nedir? Kısaca Bilgi

Her yılın ocak ayının ilk günü, yeni yılın başladığı gün.

Yeni Yıl Nedir? Kısaca Bilgi

Yeni yıl, yeni bir takvim yılının başladığı ve takvimin yıl sayısının bir arttığı zaman. Pek çok kültürde bu olay bir şekilde kutlanmaktadır. Günümüzde en çok kullanılan takvim olan Miladi takvimin yeni yılı 1 Ocak’a denk gelmektedir. Birçok ülke 1 Ocak’ı resmî tatil olarak belirlemiştir.

Kategoriler
EĞİTİM

Atatürk’ün Anıları Ödev

10 Kasım Atatürk’ü Anma günü ile ilgili okullarda öğrencilere verilen Atatürk’ün anıları ödevini sizler için hazırladık. Yazımızın devamında Atatürk ile ilgili anılar yer almaktadır. İşte en güzel Atatürk anıları…

Atatürk’ün Anıları Uzun Ödev…

Atatürk’ün Anıları

Salih Bozok anlatıyor:

İngilizler Çanakkale’de Anafartalar Grubu’nu mağlup edip de cepheyi sökemeyince, yeni bir harekete giriştiler ve bu cepheyi sağdan çevirmek istediler. Düşmanın planını bozmak için Kireç Tepe’yi tutmak lazımdı. Halbuki oraya giden tek bir dar yol savaş gemileri tarafından makaslama ateş altına tutuluyordu. Her an gülleler korkunç patlayışlarla ortalığı alt üst ediyor, ölüm saçıyordu. Bir insanın değil, bir kurdun bile geçmesine imkan görülmüyordu. Kireç Tepe’yi tutmak emrini alan Türk subay ve askeri tereddüt içindeydiler; fırsat gözetiyorlardı. Fakat düşmanın ateşi bir an bile kesilmiyordu. Mustafa Kemal bu hali görünce siperlere koştu,askerin arasına karıştı ve sordu:

”Niçin geçmiyorsunuz ? ” İçlerinden biri cevap verdi:

”Düşman ölüm saçıyor, geçilmez !” Mustafa Kemal zerre kadar korku ve tereddüt göstermeden:

”Oradan böyle geçilir!” dedi ve ileri fırladı.Mehmetçik artık durur mu ? O da kumandanının arkasından ileri atıldı. Toz, duman, alev ve ölüm kasırgasını yaran askerler karşıya vardılar, tepeyi tuttular.

***

Sakarya Zaferi’nin üzerinden yıllar geçmiştir. Dönemin ünlü ve bir o kadar yetenekli ressamlarından biri, Mustafa Kemal’e Sakarya Savaşı’nı gösteren bir tablo hediye eder. Savaşın tüm heybet ve azametiyle işlenmeye çalışıldığı bu tabloda Ata, ön planda yağız bir savaş hayvanına binmiş olarak tasvir edilmiştir. Ressam, bu kompozisyon karşısında tebrik beklerken, Mustafa Kemal’in: ”Bu tabloyu kimseye göstermeyin.” demesi üzerine şaşırıp kalır. Herkes ne söyleyeceğini bilemez halde birbirlerine bakarken Mustafa Kemal şu açıklamayı yapar: ”Savaşa katılmış olan herkes bilir ki, hayvanlarımız bir deri bir kemikten ibaretti; bizim de onlardan arta kalır yanımız yoktu. Hepimiz iskelet halindeydik. Atları da, savaşçıları da böyle güçlü kuvvetli göstermekle, Sakarya’nın değerini küçültmüş oluyorsunuz dostum.”

***

SAKARYA SAVAŞI

Sakarya Meydan Savaşı Türk Orduları’nın zaferi ile sona ermiş, Gazi Ankara’ya dönmektedir. Yirmi gün geceli gündüzlü büyük bir endişe ve karamsarlık içinde yaşayan Ankaralılar, düşmanı yenen ordunun başkomutanına törenli bir karşılama düzenlemişlerdir. Ankara garından başlayarak şehre doğru yolun iki yakasında sıra ile dizilen hükumet ve meclis üyeleri, memurlar, öğrenciler, esnaf ve halk, gazi geçtikçe alkış tutup arkasına katılarak büyük bir alay halinde ilerlemektedirler. Meclis binasının önüne gelindiğinde Gazi alayın başında bulunanların yukarıya doğru yol almakta olduğunu fark etmişti.Meğer bu tören şöyle düzenlenmiş: ”cemaat” halinde Hacı Bayram Veli’nin türbesine gidilecek, onun ”yüksek maneviyatının yardımıyla” kazanılan bu büyük zafer için orada dua edilecek, sonra Meclis’e dönülerek nutuklar okunacaktır. Gazi: ”Öyle şey olmaz, yurt toprağını karış karış kanını akıtarak ve canını vererek savunan Mehmetçiğin hakkını ben evliyalara kaptırmam! ” deyip doğruca meclis binasına sapar. Atatürk yıllar sonra bu olayı anlatırken sözüne şunları da eklemiştir: ”Kimileri benim bu davranışıma kamunun inancını inciten yersiz bir davranış gözüyle bakmış olabilirler; ama ben, hele yurdun savunmasında, güvenilecek gücün evliyaların, yatırların ”maneviyatı” olmayacağını hatırlatmayı artık zorunlu bulmuştum.”

***

LAİKLİK

Kılıç Ali anlatıyor: İlk mecliste bir gün laiklik konusu oluyordu. Gazi Mustafa Kemal Paşa o gün meclise başkanlık ediyordu.Meclisin tanınmış din alimlerinden bir vatandaş kürsüye geldi. Alaycı bir tavırla: ”Arkadaşlar bir laikliktir gidiyor. Afedersiniz ben bu lağikliğin manasını anlamıyorum, nedir bu laiklik ? ” diye söze başlarken riyaset makamında bulunan Mustafa Kemal Paşa dayanamamış, oturduğu yerden elini kürsüye vurarak: ”Adam olmaktır Hocam, adam olmak! ” diyerek Hoca efendinin sualini cevaplandırmıştır.

***

BENİM ADIM ATA DEĞİL

Atatürk’ün sinirlendiği önemli bir nokta vardı. Gazetelerde, kendisine “Ata” denildiğini okudukça şöyle dedi:
— Benim adım Ata değil, Atatürk’tür! Bazı gazeteler neden böyle yazarlar?
Şükrü KAYA
Kaynak: Dünya Gazetesi, 10.11.1953

ASKERLE GÜREŞ

Bir gezisinde, Kolordu binasının kapısında aslan yapılı bir Mehmetçik gördü. Çağırdı ve güler yüzle sordu:
— Sen güreş bilir misin?
Yanındakilerden en kuvvetli görünenlerle Mehmetçiği güreştirdi. Genç asker her zaman üstün geliyordu. Çok neşelendi, ayağa fırladı.
Ceketini çıkarıp Mehmet’e ense tuttu:
— Haydi, bir de benimle güreş!
Katıksız ve temiz Anadolu çocuğu Ata’sının yüzüne hayranlıkla baktı:
—“Atam,” dedi. “Senin sırtını yedi düvel yere getiremedi. Bir Mehmet mi bu işi başarır?”
Gözleri doldu ve ağlamamak için gülmeye çalıştı.
Tahsin UZER
Kaynak: Millet Dergisi, 1946

İZMİR SUİKASTI

İzmir’de hazırlanan o alçakça suikastın sonuçsuz kalmasından sonra bir gün bize şu olayı anlatmıştı:
—Ziya Hurşit’in beni öldürmeye memur ettiği iki zavallı vardı. Sorguları yapıldıktan sonra bunların birisini yanıma çağırdım. Odada kimse yoktu. Kendisine sordum:
— Sen Mustafa Kemal’i öldürecekmişsin, öyle mi?
— Evet, dedi. Ben yine sordum:
— Mustafa Kemal ne yapmıştı ki onu öldürecektin?
— Fena bir adammış o. Memlekete çok fenalık yapmış. Sonra bize onu öldürmek için para da vereceklerdi.
— Sen Mustafa Kemal’i tanıyor musun?
— Hayır.
— O halde tanımadığın bir adamı nasıl öldürecektin?
— Geçerken işaret edecekler, Mustafa Kemal işte budur, diyeceklerdi. Biz de öldürecektik.
O zaman cebimdeki tabancayı çıkararak kendisine uzattım:
— Mustafa Kemal benim, haydi al eline tabancayı, öldür, dedim.
Herif benden bu karşılığı alınca yıldırımla vurulmuş gibi oldu. Bir süre şaşkın şaşkın yüzüme baktıktan sonra diz üstü kapanarak hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Yahya Galip KARGI
Kaynak: Yücel Dergisi, 1948

ALÇAK GÖNÜLLÜ

Atatürk’ü, 1938 Gençlik ve Spor Bayramı günü, son defa, 19 Mayıs Stadyumu’nda gördüm. Şeref tribünü kapısında -o zaman küçük bir çocuk olan kızıma- o günün anısı olan rozetini taktırmayarak bir şeyler söylüyordu. Zayıf ve yorgundu.
Kızımdan Atatürk’ün kendisine neler söylediğini sordum:
— Rozette resmim varmış, nasıl takarım? dedi.
Zeki ve alçakgönüllü Atatürk rozetteki resmi görmüştü.
Bu, O’nun stadyuma ilk ve son gelişi, sanki gençliğe vedası oldu.
Nasuhi BAYDAR
Kaynak: Tan Gazetesi, 10.11.1946

GÖMÜLECEĞİ YER

Atatürk’ün gömüleceği yer ve toprak:
O’nun kabri Ankara’da olacaktır. Fakat bu şehrin neresinde? Çünkü O’ nun en son kuvvetli isteği bir an önce Ankara’ya dönebilmekti. Biri Büyük Millet Meclisi’nden İstasyon’a inen cadde üzerindeki yuvarlak yer, diğeri Çankaya’daki yeni köşkün mermer havuzu. Bu yerler şu nedenle konuşulmuştur:
Bir akşam Atatürk’ün etrafında toplananlar arasında, O’nun ölümlü oluşu üzerinde durulmuş ve özellikle kendisi 1926 suikast girişiminden sonra söylediği cümleyi tekrar etmişti. “Benim naçiz vücudum bir gün elbette toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” dedikten sonra “Milletim beni istediği yerde yatırsın, yeter ki beni unutmasın,” demişti. Meclisin altındaki yuvarlak yeri ortaya atan kişiye ise, “iyi ve kalabalık bir yer, fakat ben böyle bir arzumu milletime vasiyet edemem”. Ancak, gene o akşam ileri sürülen bir fikrin kendisini çok duygulandırdığını, bugün bile hatırlıyorum.
Memleketin bütün sınır boylarından getirilecek toprak üzerinde yatmak. Recep Peker, hararetle bu fikrin sembolik savunmasını yapmıştı.
Atatürk, böyle bir fikrin uygulanmasından ancak, ölümlü vücudu için hoşlanacağını ve gurur duyacağını anlatırken bana bakarak: “Bunu unutma!” demişti.
Prof. Dr. Afet İNAN
Kaynak: Ulus Gazetesi, 25.06.1950

SOKAK ÇOCUĞU

Atatürk’e, düşmanlarından bir bayan, bir yabancı gazetede (sokak çocuğu ve zalim) diye yazılar yazmak küçüklüğünü göstermişti.
Bir gün Yat Kulüp’te Atatürk, arkadaşlarına bu yazıdan söz ederek demiştir ki:
— Bana sokak çocuğu diye yazmış… Ben pek küçük yaşta yatılı bir öğrenci olarak okullara girmedim. İdadi’den Harp Okulu’na, oradan da orduya hizmete gittim. Sorarım sizlere, benim sokakta oynamaya vaktim mi vardı? Bana (zalim) diyormuş… Ben eğer bu vatana ihanet eden birkaç adamı mahkemeye vererek, kanun çerçevesinde bu adamlar cezalarını buldularsa, benim onlara karşı sevgimden ziyade, Türk milletine sevgim daha büyüktür… Bu nedenle Türk milletine onların zararlı vücutlarını feda ettim…” demişlerdir.
Enver Behnan ŞAPOLYO
Kaynak: Enver Behnan Şapolyo – Milli Mücadele Tarihi, 1944

MUTSUZ LİDER
Bir akşam sofrasının hararetli bir döneminde Mustafa Kemal, kişisel özgürlüğünün birçok bölümlerinden yoksun bırakılması acısını hüzün dolu sözlerle şöyle anlattı:
—Şimdi siz buradan ayrılır, istediğiniz yerde gezer dolaşırsınız. Benim gözümde bunun ne büyük mutluluk olduğunu bilemezsiniz. Halime bakın, sahip olduğunuz bu özgürlükten yoksunum, cumhurbaşkanıyım ama köşeye atılmış ve özgürlüğü sınırlı bir insanım. Bütün eğlencem, akşamları soframa topladığım arkadaşlara ayrılmıştır. Haydi şimdi buradan ayrılıp bol bol dolaşın, istediğiniz yerlere girip çıkın, arzu ettiğiniz gibi eğlenin. Ben de bunun hayaliyle avunurum.” dedi.
O akşam hepimiz masadan erken ayrıldık.
Damar ARIKOĞLU
Kaynak: Damar Arıkoğlu – Hatıralar, 1961

ABDÜLHAMİD

1937 yılında idi. Yaz aylarından biri. Doğrudan doğruya kendi kontrolündeki bir gazetede “Makedonya” adlı bir eserim tefrika ediliyordu. Bir akşamüstü Başyaver Celâl (Üner) Bey beni telefonla aradı. Dolmabahçe Sarayı’na davet edildim. Ve Saraya gidince de, hemen hiç bekletilmeden, üst kata çıkarıldım. Bir kapı açıldı, kendimi Büyük Adamın karşısında buldum. Saygılarımı bildirince, belli bir iki nezaket cümlesi ile beni okşadı. Sonra:
— Yazını okuyorum, dedi. Hürriyetin ilân edildiği zaman küçük bir çocuk olman lâzım. Fakat kutlarım, o günleri iyi canlandırıyorsun. Yalnız Abdülhamit’i hiç sevmediğin belli.
Biraz durdu. Elindeki bir renkli kalemi, önünde açık duran kalın ciltli bir Fransızca kitaba dikine vurarak düşünür gibi oldu. Ben susuyordum. Bu hal bir iki dakika devam etti. Sonra birdenbire şu sözler çıktı ağzından:
— Sevme Abdülhamit’i! Yine de sevme! Fakat sakın anısına hakaret edeyim deme. Senin kuşağın biraz daha ölçülü kararlar vermeye alışmalı. Bak çocuk! Kişisel kanımı kısaca söyleyeyim: Tecrübe göstermiştir ki, toprakları üstünde yaşayan insanların çoğunun durumu kuşkulu ve sınırları yalnız düşmanlarla çevrili bir büyük devlette, Abdülhamit’in yönetimi büyük hoşgörüdür. Hele bu yönetim on dokuzuncu yüzyılın son yıllarında uygulanmış olursa…
Bunun üzerine ayrılmama müsaade buyurmuşlardı. Saygılarımı tekrarlayarak huzurundan uzaklaştım.
Nizamettin Nazif TEPEDELENLİOĞLU
Kaynak: Hürriyet Gazetesi, 31.07.1958

YANINA ALDIĞI İLK ER

O, Samsun’a çıktığı zaman, üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü. Yüzünün rengi bakıra dönmüş, yağları eriyip kemik ve sinir kalmış bu Türk askeri ağlıyordu. O’na sordu:
— Asker ağlamaz arkadaş, sen ne ağlıyorsun?
Er irkildi, başını kaldırdı. Bu sesi tanıyordu ve bu yüz ona yabancı değildi. Hemen doğruldu ve Anafartalar’daki Komutanını çelik yay gibi selamladı.
— Söyle niçin ağlıyorsun?
İç Anadolu’nun yanık yürekli çocuğu içini çekti:
— Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti. Silahımızı elimizden aldı. Toprağıma giren düşmanı ne ile öldüreceğim? Kemal Atatürk, er’in omzuna elini koydu:
— Üzülme çocuğum, dedi. Gel benimle!
Ve Samsun deposunda giydirilip silahlandırarak yanına aldığı ilk er bu Mehmetçik oldu.
Burhan Cahit MORKAYA

KAHRAMAN TÜRK KADINI

17 Mart 1923 Tarsus:
Mustafa Kemal İstasyon’dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O’nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.
Milli Mücadele’deki çete giysili bir kadın, Atatürk’ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu:
—“Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!”
Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar.
Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi:
—“Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın.”
Taha TOROS

TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM

Afyonkarahisar’ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal’in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik’ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.
— Binbaşı mısınız?
— Hayır.
— Albay mı?
— Hayır.
— Korgeneral mi?
— Hayır.
— Peki nesiniz?
— Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
— Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!..
General SHERRIL
Kaynak: General Sherril – Atatürk Nezdinde Bir Yıl Elçilik, 1935

ELİF, LAM, MİM NE OLACAK?

Atatürk, Kuran’ın Türkçe’ye çevrilmesine karar verdikten sonra Kâzım Karabekir Paşa kaygıya düşmüştü. Büyük bir heyecan ve şaşkınlık içinde bir gün dayanamayarak Atatürk’e sordu:
—“Kuran’ın Türkçeye çevirisini emretmişsiniz.”
—“Evet.”
—“Peki, o zaman elif, lam, mim ne olacak?”
Atatürk hayretle Karabekir’in yüzüne baktı ve en kolay bir şeyin cevabını verir gibi:
—“Ne olacak, elif, lam, mim yine elif, lam, mim olarak kalacak” dedi.
Hamdullah Suphi TANRIÖVER / Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi, 13.08.1966

Atatürk’le İlgili Tüm Bilgiler / Atatürk Sözleri / Atatürk’ün Yazdığı Kitaplar / Einstein’den Atatürk’e Mektup

SURİYE HEMŞİRENİZİ DE KURTARINIZ

1923 Mart’ının 17. Cumartesi günü Mersin’e giriyoruz. İstasyonda yaya olarak topluluk halinde ilerlerken, yolun ortasında, aynen Adana’ya girerken olduğu gibi, büyük bir levha taşıyan birkaç kız, Şef in karşısına çıktı.
Levhada şu cümle yazılı idi:
“Suriye hemşirenizi de kurtarınız.”
İki gün evvel Adana’da Antakya ve İskenderun için yapılan o levhalı gösteri, Antakyalı kızın o herkesi ağlatıp sızlatan hıçkırıklı söylevi ve Şef’in ona verdiği tarihi cevapla, yüce bir nitelik almıştı. Şef şimdi bu Suriye levhasına ne diyecekti?
—“Her millet layık olduğu mutluluğa erişir!” dedi ve yürüdü.
İsmail Habip SEVÜK

GENELGEYLE DEVRİM OLMAZ

1924 yılının ilkbaharıydı. Erzurum ve Pasinler’de depremde birçok köyün evleri yıkılmıştı. Zarar gören halkla görüşmek için Pasinler’e gelen Atatürk, halkın içinden ihtiyar bir köylüyü çağırdı:
— Depremden çok zarar gördün mü, baba? diye sordu. Atatürk ihtiyarın şüphesini görünce, tekrar sordu:
— Hükümet sana kaç lira verse, zararını karşılayabilirsin? İhtiyar, Kürt şivesiyle:
– Valle Padişah bilir! dedi
Atatürk gülümsedi. Yumuşak bir sesle:
— Baba, Padişah yok; onları siz kaldırmadınız mı? Söyle bakalım zararın ne?
İhtiyar tekrar etti:
— Padişah bilir!…
Bu cevap karşısında kaşları çatılan Atatürk, Kaymakam’a döndü:
— Siz daha devrimi yaymamışsınız! dedi
Bu sırada görevini başarmış insanlara özgü bir ağırbaşlılıkla ortaya atılan tahrirat kâtibi:
— Köylere genelge yolladık Paşam, dedi. Atatürk’ün fırtınalı yüzü, daha çok karıştı:
— Oğlum, dedi, genelgeyle devrim olamaz!…
Ahmet Hidayet Reel

BEN CEPHEYE GİDİYORUM

Bir akşam Recep Bey (Peker) beni ve İhsan Bey’i evine akşam yemeğine çağırdı. Ayağım burkulmuş, alçıda idi. Koltuk değnekleriyle gittim. Gazi Paşa da Refet (Bele) Paşa’nın evinde imiş. Bizim Recep (Peker) Bey’in evinde bulunduğumuzu haber almışlar. Yaver Muzaffer (Kılıç) telefonla beni çağırdı. Kendilerini beklememizi söyledi.
Gazi, gece yarısından sonra geldi. Fazlaca alkollü idi.
—“Vakit geç oldu. Oturamayacağım gideceğim.”
Dedi ve giderken beni, İhsan ve Recep (Peker) Bey’i baş başa getirdi. Ellerini omuzlarıma atarak:
—“Ben doğruca cepheye gidiyorum, düşmana taarruz edeceğim,” dedi.
Hepimiz şaşırdık ve telaşlandık. İhsan Bey:
—“Paşam, ya muvaffak olamazsan?” deyince:
—”Ne?… Bir haftalık süre içinde onları yok edip denize dökeceğim.” karşılığını verdi.
Ali KILIÇ
Kaynak: Ali Kılıç – Hatıralar, 1955

YENİLSEYDİK SORUMLU BEN OLACAKTIM

Bir aralık konu İstiklâl Savaşı’na geldi. Dikkat ettim, Binbaşılar dâhil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, -bir gün önce olmuş gibi- hatırlıyordu. O savaş ki araç, gereç, personel kıtlığı bugün güç tasavvur edilirdi. Tümenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Fakat bu kadro canını dişine takmış bir ekipti. Var olmak ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı. 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi. Böyle bir dramı, hem yazarı, hem baş aktörünün ağzından dinlemek müstesna bir mutluluktu. O anılar Ata’yı coşturdukça coşturuyordu. Anlatmalarında abartma yoktu. Ama bu anlatış öylesine canlı, öylesine plastikti ki, hepimiz heyecandan heyecana sürükleniyorduk. Anlatışlarını şöyle bağladı:
— İşte büyük zafer böyle ortak bir eserdir. Şerefler de ortaktır.
Bu alçakgönüllülük şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk. Bu arada
Atatürk bir duraklama yaptı. Sonra içine dönük, adeta kendisiyle konuşur gibi ilave etti:
— Ama yenilseydik sorumluluk ortak olmayacak yalnız bana ait olacaktı.
Bu belagat karşısında gözyaşımı tutamadım. Tarihin, zaferleri kendine mal eden, yenilgileri ise maiyetine yükleyen sahte kahramanlarını hatırladım.
Ord. Prof. Sadi IRMAK
Kaynak: Sadi Irmak, Ord Prof. – Atatürk’ten Anılar, 1978

SAVAŞ EMİRLERİ

Şükrü Kaya’nın, bir 30 Ağustos Zafer Bayramı gecesi sofrada:
—“Paşam, İstiklal Savaşı’nda Başkomutan sıfatıyla muharebelerde verdiğiniz emirler bir yerde toplanmış mıdır?” sorusuna verdiği yanıt:
— Bir gün Kurtuluş Savaşı’nın, Millî Mücadele’nin askeri tarihini yazacaklar, belki de benim Başkomutan sıfatıyla verdiğim bir yazılı ve imzalı emrime rastlamayacaklardır. Savaş arkadaşlarım buradadır, hep bilirler, ben muharebede daima o cepheden bu cepheye gider, yapılması gereken hareketleri Komutanlara dikte eder, onlara not ettirir ve kendilerini de inandırdıktan sonra, ‘Şimdi ordu birliklerimize derhal bu hareketlerin yapılmasını kendi imzanızla bildiriniz.,.’ derdim.”
Nejat SANER
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi – 13.11.1970

SELANİK

Millî Mücadele henüz bitmiş, ordularımız Meriç sınırına dayanmıştı. Çankaya’da oturuyorduk. Atatürk’ün Selanik’ten çocukluk arkadaşı Nuri Conker dedi ki:
—“Paşam, ne duruyorsunuz? Her şey elinizde. Selanik’teki eviniz boş duruyor. Bir sözünüzle orada oturabilirsiniz. Size kim engel olabilir?” Atatürk, hepimizin yüzüne baktı ve şunları söyledi.
—“Böyle bir hareket bütün Avrupa’yı aleyhimize birleşmeye sevk eder. Büyük bir mücadele iyi bir biçimde sona erdi. Tehlikeli bir maceraya atılamam.”
Hamdullah Suphi TANRIÖVER
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi, 16.11.1941

17 MART 1923 TARSUS

Mustafa Kemal İstasyon’dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O’nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.
Millî Mücadele’deki çete giysili bir kadın, Atatürk’ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu:
—“Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!”
Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar.
Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi:
—“Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın.”
Taha TOROS
Kaynak: Taha Toros – Atatürk’ün Adana Seyahatleri, 1981

İNANMAYANLAR DA HAKLIYDILAR

Mustafa Kemal realist bir liderdi. Lekelemelerin politika kadrosunu nasıl daraltacağını ve kendisini bir avuç partizan takımı elinde bırakacağını düşünerek, açıkça bir suç işlemiş olanlar dışında yalnız kişisel değerlere saygı gösterdi. Sicil yoklamalarına rağbet etmedi. Bir gün bana:
— Kuvayı Milliye’ye inanmayanlar da inananlar kadar haklı idiler, demişti.
Falih Rıfkı ATAY
Kaynak: Falif Rıfkı Atay – Mustafa Kemal, Mütareke Defteri, 1955

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI

Hastalığının ilerlemiş zamanında:
“Hatta bir gün, bizim önümüzde bazı siyasi sorunlara değinip Romanya’ da yapılan hükümet değişmesinden söz ederken, bir patriğin işbaşına gelmiş olmasından hayret duyduğumu söyledim. Bu nedenle İkinci Dünya Savaşı’nın da yaklaşmakta olduğunu anıştırarak dedi ki:
—“Bir savaş çıktığı takdirde, kanımca yansız kalmalıyız. O zaman birçok fırtınalar kopacak. Devlet gemisini gayet ustaca yöneterek işin içinden sıyrılmaya çalışılmalıdır.” dedi.
Prof. Dr. Nihat Reşat BELGER
Kaynak: Nihat Reşat Belger – Atatürk’ün Hastalığı

10 Kasım ile ilgili şiirler için tıklayınız >

Atatürk’ün anıları ile ilgili ödevinizi yukarıdaki Atatürk anılarından yapabilirsiniz. Yazımız ile ilgili düşüncelerinizi yorum bölümünden yazabilirsiniz…

Kategoriler
FEN BİLİMLERİ

Günümüzde Uygulanan Biyoteknolojik Uygulamalar Örneklerle

Günümüzde biyoteknolojik uygulamalar hangi alanlarda kullanılıyor, günümüzde uygulanan biyoteknolojik uygulamalara örnekler ödevini sizler için hazırladık…

Günümüzde uygulanan biyoteknolojik uygulamalara örnek vermeden önce biyoteknoloji nedir bir bakalım…

Biyoteknolojik Nedir?

Biyoteknoloji; hücre ve doku biyolojisi kültürü, moleküler biyoloji, mikrobiyoloji, genetik, fizyoloji ve biyokimya gibi doğa bilimlerinin yanı sıra makine mühendisliği, elektrik-elektronik mühendisliği ve bilgisayar mühendisliği gibi mühendislik dallarından yararlanarak, DNA teknolojisiyle bitki, hayvan ve mikroorganizmaları geliştirmek, doğal olarak var olmayan veya ihtiyacımız kadar üretilemeyen yeni ve az bulunan maddeleri (ürünleri) elde etmek için kullanılan teknolojilerin tümüdür.

Bitki, hayvan veya mikroorganizmaların tamamı ya da bir parçası kullanılarak yeni bir organizma (bitki, hayvan ya da mikroorganizma) elde etmek veya var olan bir organizmanın genetik yapısında arzu edilen yönde değişiklikler meydana getirmek amacı ile kullanılan yöntemlerin tamamına Biyoteknoloji denmektedir.

Peki biyoteknolojik uygulamalar hangi alanlarda kullanılır, işte örnekleri…

Günümüzde Uygulanan Biyoteknolojik Uygulamalar Nelerdir?

İşte Günümüzde Uygulanan Biyoteknolojik Uygulamalar…

  • İnsan sağlığına yönelik olarak proteinlerin üretilmesi
  • Bazı hormon, antikor, vitamin ve antibiyotik üretilmesi
  • Çok zor şartlara sahip çevrelerde (sıcak, kurak,tuzlu…) yaşayan organizmaların enzimlerini ve biyomoleküllerini saflaştırarak bunların sanayide kullanılması
  • Yeni sebze ve meyve üretimi
  • İnsandaki zararlı genlerin elemine edilmesi
  • Aşı, pestisit, tıbbi bitki üretimi
  • İnsanın zarar görmüş veya işlevini kaybetmiş organ ve dokularının değiştirilmesi için yapay organ ve doku üretimi

Yukarıdaki örneklerde gördüğünüz gibi biyoteknoloji günümüzde sağlık alanında, tarım alanında, gıda alanında kullanılmaktadır. Artık biyoteknolojiyi kullanarak daha verimli ürünler yetiştirebilir insan ömrünü uzatmak için organ ve doku üretimi yapılabilir. Günümüzde uygulanan biyoteknoloji uygulamalarına bunları örnek gösterebiliriz…

Biyoteknoloji ile ilgili ödevimiz hakkında düşüncelerinizi ve bulamadığınız yapamadığınız ödevlerinizi yorum bölümünden yazabilirsiniz. Diğer ödevler için tıkla >>>

Kategoriler
SOSYAL BİLGİLER

Ağaç Türleri Hakkında Bilgi Kısaca

Bölgelere göre ağaç türleri ve özelliklerini sizler için derledik. Ağaç türleri hakkında kısaca bilgi, kaç çeşit ağaç vardır, ağaç türleri ve isimleri nelerdir? İşte ağaçlar hakkında merak ettiğiniz her şey…

Ağaç Türleri ve Özellikleri

kızılçam ağaç türleriKIZILÇAM

Doğu Akdeniz Havzasına özgü, elverişli yetişme ortamlarında 25 metreye kadar boylanma yapabilen bir çam türüdür.

sedir ağacı özellikleriSEDİR AĞACI VE ÖZELLİKLERİ

Tomurcuk çok küçük olup, az sayıda pullarla örtülüdür. İğne yapraklar genellikle üç köşeli, yatay kesitlerinde bitişik iki adet reçine kanalı bulunmaktadır. Yapraklar uzun sürgünler üzerinde tek tek, seyrek ve dağınık olarak dizilirken, kısa sürgünlerde püskül şeklindedir. İğne yapraklar dökülmeden ağaç üzerinde 3-6 yıl kalırlar.

göknar ağacıGÖKNAR AĞACI VE ÖZELLİKLERİ

40m’ye kadar boylanabilen göknarlar, kendine özgü formu, gövde kabuğu iğne yaprakları ve hatta kokusu ile Çamgiller familyasının diğer türlerinden ayırt edilebilir. Yapraklarının alt yüzeyinde beyaz çizgiler vardır.Kozalaklar sonbaharda olgunlaşınca pulları dökülür.

fıstık çamı özelikleriFISTIK ÇAMI ÖZELLİKLERİ

Gençken yuvarlak, yaşlı halde dağınık şemsiye gibi bir yapıya sahiptir. Gençken kuvvetli büyür. 20–25 m. boy yapar. Düzgün bir gövdeye ve bu gövdeden dik olarak çıkan yatay duruşlu dallara sahiptir. İğne yaprakları parlak açık yeşil renkli, 10–20 cm uzunlukta ve uç kısmı sivridir. kozalakları kestane renginde, yumurtamsı veya yuvarlak 10–15 cm uzunluk, 6–10 cm genişlikte, çok kısa saplı ve genellikle reçinelidir. Tek veya iki tanesi karşılıklı dizilmiştir. Tohumları sert, soluk kırmızı, uzunca ters yumurta biçiminde, oldukça büyüktür ve 3. yılda olgunlaşır.

ardıç ağacı özellikleriARDIÇ 

Sürüngen çalılardan büyük ağaçlara kadar çok çeşitli türleri olan ardıç, hemen hemen bütün bölgelerimiz yüksek dağlık kesimlerinde doğal yayılış gösterir. Bazıları servi gibi pul yapraklara, bazıları da batıcı iğne yapraklara sahiptir.

Türkiye’deki Ağaç Türleri ve Özellikleri

Türkiye ormanlarında yaklaşık 150 ağaç türü bulunmaktadır. İşte Türkiye’de bulunan ağaç türleri ve isimleri

Kızılçam,
Karaçam,
Sarıçam,
Fıstıkçamı,
Halepçamı,
Sahilçamı,
Monteri çamı,
Günlük çamı,
Kazdağı göknarı,
Uludağ göknarı,
D. Karadeniz göknarı,
Toros göknarı,
Doğu ladini,
Avrupa ladini,
Toros sediri,
Adi ardıç,
Sabin ardıcı,
Finike ardıcı,
Kokulu ardıç,
Boylu ardıç,
Adi servi,
Porsuk,
Duglas göknarı,
Andız,
Doğu kayını,
Palamut meşesi,
Saplı meşe,
Sapsız meşe,
Macar meşesi,
Tüylü meşe,
Mazı meşesi,
Saçlı meşe,
Pırnal meşesi,
Kermes meşesi,
Doğu Karadeniz meşesi,
Istranca meşesi,
İspir meşesi,
Kasnak meşesi,
Çoruh meşesi,
Virjinya meşesi,
Brantii meşesi,
Lübnan meşesi,
Makedonya meşesi,
Boz pırnal meşe,
Mantar meşesi,
Toros meşesi,
Doğu gürgeni,
Adi kızılağaç,
Doğu kızılağacı,
Fırat kavağı,
Kara kavak,
Titrek kavak,
Anadolu kestanesi,
Adi dişbudak,
Büyükyapraklı ıhlamur,
Kafkas ıhlamuru,
Tüylü(Gümüşi) ıhlamur,
Avrupa ıhlamuru,
Ova akçaağacı,
Kapadokya akçaağacı,
Çınar yapraklı akçaağaç,
Dağ akçaağacı,
Kafkas akçaağacı,
Tatar akçaağaç,
İtalyan akçaağacı,
Doğu akçaağacı,
Dişbudak yapraklı akçaağaç,
İran akçaağacı,
Üçdilimli akçaağaç,
Ova karaağacı,
Hercai karaağaç,
Dağ karaağacı,
Asya karaağaç,
Kırmızı karaağaç,
Kayacık,
Akçaağaç yapraklı çınar,
Batı çınarı,
Doğu çınarı,
Okaliptus,
Sığla(Günlük),
Adi fındık,
Türk fındığı,
Ak söğüt,
Badem yapraklı söğüt,
Salkım söğüt,
Keçi söğüdü,
Boz söğüt,
Kara söğüt,
Sepetçi söğüdü,
Beyaz huş,
Kara huş,
Tüylü huş,
Adi huş,
Kıbrıs akasyası,
Yalancı akasya,
Kiraz,
Üvez,
Ceviz,
Yabani zeytin,
Akdeniz defnesi,
Adi Şimşir,
Ormangülü,
Kocayemiş,
Harnup (Keçiboynuzu),
Diğer yapraklılar

Eokul ödev sayfamız için tıkla >>>

Kategoriler
SOSYAL BİLGİLER

Atatürk Vatan İçin Neler Yaptı Kısaca

Bir çok öğrencinin aradığı Atatürk Vatan İçin Neler Yaptı ödevini kısaca sizlere hazırladık. Yazımızın devamında Mustafa Kemal Atatürk’ün vatan yani yurt için neler yaptığını, ülkemiz için neler yaptığını bulabilir ve ödevinizi yapabilirsiniz…

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ülkemiz için neler yapmıştır, vatan ve yurt için neler yapmıştır kısaca madde madde…

Atatürk Vatan İçin Neler Yaptı?

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal düşman işgali altındaki vatanımızı kurtarmak için öncelikle Anadolu’da gezerek halkı kurtuluş savaşı için bilinçlendirdi. Milli Mücadeleyi başlatmak için Samsun’a çıkmış ardından Amasya ve Sivas kongreleri ile Cumhuriyet’in ilk adımlarını atmıştır. Kurtuluş Savaşı mücadelesi ile halkı düşman işgalinden kurtarmış ve TBMM yi açarak Cumhuriyeti ilan etmiştir. İşte madde madde yaptığı yenilikler…

19 Mayıs’ta Samsun’a çıkmıştır.
Milli Mücadeleyi başlatmış, cephelerde savaşmıştır.
Cumhuriyet’i kurmuştur.
Saltanat ve halifeliği kaldırmıştır.
Laikliği getirerek din ve devlet işlerini birbirinden ayırmıştır.
Kılık Kıyafet Kanunuyla, kılık kıyafet yeniliğini getirilmiştir.
Medeni kanunu kabul etmiştir.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanımıştır.
Soyadı Kanununu kabul etmiştir.
Harf İnkılabı yapmıştır.

 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Şiirleri için TIKLA >

29 Ekim 1923 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Cumhuriyet ilan edildi. Atatürk kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyetin ilanı halka seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.

Kategoriler
3.SINIF

Dünya’mızın şekliyle ilgili olarak eski zamanlarda yaşamış insanların öne sürdüğü görüşler nelerdir?

Dünya’mızın şekliyle ilgili olarak eski zamanlarda yaşamış insanların öne sürdüğü görüşler nelerdir? ödevi ile ilgili 3.sınıf öğrencilerimize içerik hazırladık. Yazımızın devamında Dünya’mızın şekliyle ilgili olarak eski zamanlarda yaşamış insanların öne sürdüğü görüşleri bulabilir ve ödevinizde kullanabilirsiniz…

Dünya’mızın şekliyle ilgili olarak eski zamanlarda yaşamış insanların öne sürdüğü görüşler 

Dünyanın şekliyle ilgili şimdiye kadar bir çok görüş öne sürülmüş ve en son gelişen teknoloji ile dünyanın şeklinin bir küre olduğu anlaşılmıştır. Peki eskiden insanlar dünyanın şeklinin nasıl olduğunu düşünüyorlardı. Bir çoğu size şimdi komik gelse de o zaman ki düşünceler bugünkü teknolojinin gelişmesine yardımcı olmuştur. İşte günümüze kadar dünyanın şekli ile ilgili görüşler…

  • Mısırlılar dünyanın şeklinin uzunca bir kutu olduğunu ve bu kutunun kapağı örtüldüğünde gece olduğunu düşünmüşlerdir.
  • Hintliler ise dünyanın şeklini dört filin sırtına duran daire biçiminde küre olarak tanımlamışlardır. Ayrıca dört filin de bir kaplumbağanın sırtında olduğunu düşünmüşler. Kaplumbağa ve fillerin hareketleri depremlere neden oluyor sanırlarmış.
  • Yunanlılar dünyanın bir düz tepsi üzerinde durduğunu öner sürmüştür.
  • Bazı insanlar dünyanın öküzün boynuzu üzerinde durduğunu iddia etmiştir.
  • Pisagor dünyanın güneş etrafında döndüğünü ve yuvarlak olduğunu öne süren ilk kişidir.
  • Tales dünyanın şeklinin daire olduğunu ve etrafının sularla çevrili olduğu fikrini ortaya koymuştur. 
  • Biruni dünyanın şeklini küre halinde ve yerçekiminin olduğun ortaya koydu.
  • Macellan dünyanın çevresini dolana ilk denizcidir.
  • Kristof Kolomb dünyanın yuvarlak olduğunu kitaplardan öğrenerek çıktığı 3 gemi ile dünyanın etrafını dolaşmıştır.

Yukarıda gördüğünüz gibi geçmişten günümüze dünyanın şekli ile ilgili bir çok fikir ortaya atılmış ve en son gelişen teknoloji sayesinde uzaya çıkan insanoğlu dünyanın şeklinin bir küre olduğunu ispatlamıştır.

Dünyamızın şekliyle ilgili eski insanların düşündüklerini, fikirlerini sizler için bir araya getirdik. Umarız “Dünya’mızın şekliyle ilgili olarak eski zamanlarda yaşamış insanların öne sürdüğü görüşler nelerdir?” ödevi ile ilgili yeterli bilgiyi sizlere vermişizdir.

Kategoriler
3.SINIF

Dünya’nın bir küre şeklinde olduğunu kanıtlayan olaylar nelerdir?

İlkokul 3.sınıf Fen Bilgisi kitabında bulunan “Dünya’nın bir küre şeklinde olduğunu kanıtlayan olaylar nelerdir?” sorusunun cevabını sizler için hazırladık. İşte Dünya’nın bir küre şeklinde olduğunu kanıtlayan olaylar nelerdir ödevi hakkında bilgiler…

Dünya’nın bir küre şeklinde olduğunu kanıtlayan olaylar nelerdir?

Bu ödev için sizlere bir çok kaynaktan bir çok örnek sunduk. Aşağıda dünyanın şeklinin küre olduğunu kanıtlayan örnekler mevcut. Ödevinizde aşağıdaki örnekleri kullanabilirsiniz.

1-  Gökyüzünde uçan bir uçak hep aynı yöne doğru gittiğinde tekrar başladığı yere ulaşır. Bu olay Dünya’nın bir küre şeklinde olduğunu kanıtlar.

2- Dünyanın her hangi bir yerinden hareket eden uçak hep aynı yöne giderse yine hareket ettiği noktaya gelir.Çünkü dünyanın şekli küreye benzer.

3- Denize açılan bir gemiye baktığınızda önce gövdesi, sonra bacası kaybolur. Aynı şekilde aklaşan bir gemiyi izlediğimizde geminin önce bayrağını yaklaştıkça direğini ve sonradan da teknesini görürüz. Eğer dünya düz olsaydı her Yerden geminin tamamını görürdük. Bu olay da dünyanın şeklinin küre olduğunu kanıtlar.

4- Güneşin yavaş yavaş doğması ve aynı şekilde yavaş yavaş batması Dünya’nın küre olduğunu kanıtlayan örnektir. Eğer Dünya düz olsaydı Güneş aniden doğacak ve aniden batacaktı.

5- Uzaydan çekilen fotoğraflar dünyanın şekli ile ilgili en iyi kanıtlardır. Dünyanın şekli bir küre olarak görülebilir.

6- Kutuplara doğru çekimlerin artması.

7- Ay tutulması olduğunda,Dünya’nın Ay üzerine vuran gölgesi yuvarlaktır.çünkü dünya yuvarlaktır.

8- Kuzeye ya da güneye doğru uzun yolculuklar yapmamız halinde geceleri görebildiğimiz takım yıldızların ufuktan olan yükseklikleri (bulunduğumuz enleme göre) artar ya da azalır. Örneğin ekvatorda durup kuzeye doğru baktığımızda artık Kutup Yıldızını ve üyesi olduğu Ursa Minor (Küçük Ayı) takım yıldızını göremeyiz.

Yukarıdaki örnekler dünyanını şeklinin bir küreye benzediğini kanıtlayan olaylardır. Dünya’nın bir küre şeklinde olduğunu kanıtlayan olaylar nelerdir? sorusunun cevabına verebileceğiniz örnekler varsa yorum bölümünden yazabilirsiniz…

Kategoriler
9.SINIF

9.Sınıf Dersleri (Lise 1 Dersleri)

9.sınıf dersleri hangileri, lise 1.sınıfta hangi dersler var. 2018-2019 eğitim öğretim yılında lise 1 e geçen öğrenciler için güncel 9.sınıf dersleri ve ders saatlerini hazırladık. İşte lise 1 9.sınıf dersleri ve konuları…

2018-2019 eğitim öğretim yılı 17 Eylül 2018 Pazartesi günü başlıyor. 10 Eylül 2018 pazartesi günü lise 1.sınıflar okula başlayacaklar. Peki 9.sınıfta hangi dersler okutulacak.

Lise 1 dersleri…

9.Sınıf Dersleri

Lise 1 Türk Dili ve Edebiyatı 3 Saat
Lise 1 Dil ve Anlatım 2 Saat
Lise 1 Matematik 6 Saat
Lise 1 Fizik 2 Saat
Lise 1 Kimya 2 Saat
Lise 1 Biyoloji 3 Saat
Lise 1 İngilizce 6 Saat
Lise 1 Tarih 2 Saat
Lise 1 Almanca 2 Saat
Lise 1 Coğrafya 2 Saat
Lise 1 Beden Eğitimi ve Spor 2 Saat
Lise 1 Görsel Sanatlar – Müzik 1 Saat
Lise 1 Sağlık Bilgisi ve Trafik Kültürü 1 Saat
Lise 1 Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 1 Saat
Lise 1 Rehberlik ve Yönlendirme 1 Saat
Lise 1 Seçmeli Dersler 4 Saat

Lise 1 Toplam Ders Saati: 36

Lise 1.sınıf derslerine baktığımızda 35 Saat Zorunlu Ders, 1 Saat Rehberlik 4 Saat Seçmeli Ders olmak üzere toplam 40 Saat ders var.

Yukarıdaki listedeki dersler ve saatleri 9.sınıf Anadolu Lisesine göre uyarlanmıştır.

Lise 1 Dersleri Tüm Liselerde Aynı mı?

Lise 1.sınıfta okutulan dersler tüm liselerde genel olarak aynı olsa da bazı farklılıklar gösterebilir. Örneğin Fen Lisesinde 36 saat zorunlu ders vardır. Güzel Sanat Lisesinde de farklı dersler yer almaktadır.

9.Sınıf Seçmeli Dersleri Hangileri

OSMANLI TÜRKÇESİ (3)
ASTRONOMİ VE UZAY BİLİMLERİ(1)
İSLAM KÜLTÜR VE MEDENİYETİ (1)
BİLGİ KURAMI (1)
DEMOKRASİ VE İNSAN HAK. (1)
KUR’AN-I KERİM
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI (4)
TEMEL DİNİ BİLGİLER (2)
SEÇMELİ İNGİLİZCE (4)
SEÇMELİ ALMANCA (4)
YABANCI DİLLER EDEBİYATI (4)
SEÇMELİ BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR (4)
SOSYAL ETKİNLİK (4)
SEÇMELİ GÖRSEL SANATLAR (4)
SEÇMELİ MÜZİK (4)
SEÇMELİ SANAT TARİHİ (1)
DRAMA (1)
BİLGİSAYAR BİLİMİ (2)
PROJE HAZIRLAMA (1)

Lise dersleri 9.sınıf ders saatlerini sizlere hazırladık. Lise 1.sınıfa geçen öğrencilerimiz 9.sınıfta hangi dersleri okuyacaklarını öğrenmiş oldular. 9.sınıf ders saatleri hakkında merak ettiklerinizi yorum bölümünden yazabilirsiniz.

Lisede kalma var mı? TIKLA>

Lisede okula telefon getirmek yasak mı? TIKLA >

Lisede öğrenciler kitaplarını okulların ilk açıldığı hafta ücretsiz olarak alacaklar. Ayrıca bilgisayar ortamında ders kitaplarını incelemek isteyen öğrenciler EBA üzerinden ders kitaplarını bilgisayarlarına veya telefonlarına indirebilirler. İşte 9.sınıf ders kitapları indirme linkleri..

Lise 1 9.sınıf ders kitapları indir TIKLA >

Kategoriler
TÜRKÇE

Bir şey mi Birşey mi Yazılır?

Bir şey mi birşey mi yazılır? Şey ayrı mı yazılır? Birçok kişi bir şey mi yoksa birşey mi yazılır, hangisi doğrudur merak ediyor. Biz de bu konuda bu yazıyı hazırladık. İşte TDK ya göre bir şey mi yoksa birşey mi doğrusu… Bir şey ayrı mı yazılır bitişik mi?

Bir Şey mi Birşey mi?

Doğru: Bir şey
Yanlış: Birşey

Bir şey yazımında “şey” ayrı yazılır.

TDK’da “Bir şey” 

Tür Dil Kurumu sözlüğünde “bir şey” kelimesinin kullanımı ile ilgili arama yaptığınızda,

“bir şey yapmak” kelimesi geliyor ve gördüğünüz gibi “şey” ayrı yazılıyor.

bir şey yapmak 
iyilik veya kötülükte bulunmak
O size hiçbir şey yapamaz. Ben ona bir şey yaptım mı?

 

“Şey” Ayrı mı Yazılır?

Bir şey
Her şey
Hiç bir şey

Bir şey kelimesinde olduğu gibi “Her şey” ve “Hiç bir şey” kelimelerinde de “şey” ayrı yazılır.

Bir şey birleşik mi ayrı mı yazılır? sorusunun cevabını vermeye çalıştık…

Kategoriler
3.SINIF

3.Sınıf Dersleri

3.sınıf dersleri ve konularını sizler için derledik. İşte 2018-2019 eğitim öğretim yılında 3.sınıfta okutulacak dersler. 3.sınıfta hangi dersler var 3.sınıfta kaç saat ders var…

İlkokul 3.sınıfta toplam 30 saat ders vardır. İşte İlkokul 3.sınıf dersleri ve saatleri…

İlkokul 3.Sınıf Dersleri ve Saatleri

3.Sınıf Türkçe Dersi: 8 ders saati
3.Sınıf Matematik Dersi: 5 ders saati
3.Sınıf Fen Bilgisi Dersi: 3 ders saati
3.Sınıf Hayat Bilgisi Dersi: 3 ders saati
3.Sınıf İngilizce Dersi: 2 ders saati
3.Sınıf Görsel Sanatlar Dersi: 1 ders saati
3.Sınıf Müzik Dersi: 1 ders saati
3.Sınıf Serbest Etkinlikler Dersi: 2 ders saati
3.Sınıf Oyun ve Fiziki Etkinlikler Dersi: 5 ders saati

Toplam ders saati: 30

Bu sene okullar 17 Eylül 2018 Pazartesi günü başlıyor ve 3.sınıfa geçen öğrenciler yeni yıla yeni konularla 3.sınıflarını tamamlayacaklar. 3.sınıftaki derslere baktığımızda geçen yıl yani 2.sınıftan farklı olarak sadece Fen Bilgisi dersi geldiğini görüyoruz. Ayrıca 3.sınıfta ders saatlerinin değiştiğini görüyoruz. Geçen yılki dersler genişletilmiş konularla görülecek.

3.sınıfta Türkçe ders saati 10 saatten 8 saate iniyor. Hayat bilgisi dersi de 4 saatten 3 saate iniyor.

3.sınıfta öğrenciler ilk kez Fen Bilgisi dersi görecekler. 3.sınıf Fen Bilgisi dersine baktığımızda

Gezegenimizi Tanıyalım
Beş Duyumuz
Kuvveti Tanıyalım
Maddeyi Tanıyalım
Çevremizdeki Işık ve Sesler
Canlılar Dünyasına Yolculuk
Elektrikli Araçlar

konularını görecekler. 3.sınıf konularını daha ayrıntılı olarak ilerleyen günlerde sitemizden vereceğiz.

3.sınıfa geçen öğrenciler ders kitaplarını okulların açıldığı ilk hafta ücretsiz olarak okullarından alabilecekler. Bunun yanı sıra eba sitesinden kitaplarını ücretsiz olarak pdf formatında bilgisayarlarına ve telefonlarına indirebilir ve derslerini takip edebilirler. Özellikle velilerimiz 3.sınıf ders kitaplarını aşağıdan indirebilirler.

3.Sınıf Türkçe Kitabı indirmek için TIKLA>
3.sınıf Matematik Kitabı indirmek için TIKLA>
3.Sınıf Fen Bilimleri Kitabı İndirmek için TIKLA>
3.Sınıf İngilizce Kitabı indirmek için TIKLA>
3.Sınıf Hayat Bilgisi Kitabı indirmek için TIKLA>
3.Sınıf Müzik Kitabı indirmek için TIKLA>

3.sınıf öğrencilerimiz seneye 4.sınıfta hangi dersler okutulacak merak ediyorsa 4.sınıf dersleri için buraya tıklayabilirler. 

2018-2019 3.sınıf dersleri hakkında 3.sınıf öğrencilerine yardımcı olmaya çalıştık. 3.sınıf derslerine ait konuları ilerleyen zamanda ekleyeceğiz. 3.sınıf dersleri hakkında sorularınızı yorum bölümünden sorabilirsiniz…